
Büyük bir gıda terörü ile karşı karşıyayız.
IŞİD’i, PKK’yı, FETÖ’yü biliyoruz, peki gıda terörünü biliyor muyuz? Terörün aldığı canları biliyoruz da, gıda terörünün hayattan kopardığı canlardan haberimiz var mı?

Genç yaşta evlatlarımız kanser oluyorlar. Daha geçenlerde, bir öğretmen kanserden öldü. Bir kız kardeşimiz yirmisinde, hakkın rahmetine kavuştu. Ya mide kanseri, ya bağırsak veya başka bir kanser çeşidi...
Ne oluyoruz!
Kanser oluyoruz.
Herkesi kanser ettiler!
GDO’lu ürünler, kanser yapıyor. Yediğimiz ekmek bile gerçek buğday değil. Buğdayın anavatanı bizim ülkemiz iken, bugün ABD’den buğday ithal ediyoruz. GDO’lu buğdaylardan, ister Trabzon ekmeği yap, ister Malatya ekmeği!..
ABD, Irak’ı işgal ettikten sonra, yaptığı ilk şey Iraklı çiftçinin tohumunu elinden almak oldu. Ebu Garip Tohum Merkezi’ni vurdular. Burada M.Ö 8000 yıllarından beri çiftçiler tarım yapıyorlar. Her yıl ürettiklerinden, tohumluk ayrılarak, bir sonraki yıl ekerek, on bin yıllık bir tecrübe sözkonsuydu.
Ebu Garip ismi Iraklı Nur Bacı’nın ahıyla ünlenmiş bir şehir, Ebu Garip Hapishanesi’nden dolayı. Irak’a kendi tohumunu dayatmak için, bu tohum merkezini ABD yok etti. Sonra, ABD tohum şirketlerine mahkûm etti ırak’ı. Tohumun dili olsa, Nur Bacı’nın haykırışını geçerdi, inanın!
Afganistan’ı işgal ettiler, aynı şeyi yaptılar. ABD üssünün yanı başında 2008 yılında ABD, kurslar Açarak Afgan çiftçisine kendi tohumunu dayadı. Hibrit tohum, Afgan tarımını yok etti. Hem Irak hem Afganistan’da şayet çiftçi, eski kendi tohumuna dönecek olursa, çiftçiye hem para cezası hem hapis cezası veriliyor.
Irak’ı silahla, Türkiye’yi tohumla vurdular!
8 Ocak 2004 tarihinde 5042 sayılı “Islahatçı Haklarının Korunması” kanunu ile başlayan tohumculukta teslim alış, 31 Ekim’de çıkan “Tohumculuk Yasası” ile devam etti.
Bu yasalar Türk çiftçisine diyor ki; “Ey çiftçi sen asırlardır yaptığın gibi tohum takası yapamazsın. Tohumu artık şirketlerden alacaksın. Aksi halde; 10 bin lira ceza ödersin, tohumların yakılır ve ayrıca 5 yıl ekip biçemezsin. Ekip biçsen, ürününe raflarda yer bulamazsın!
Anadolu’nun genetik mirası yabancı birkaç şirketin mülkiyetine geçti. Çiftçiler cezalar aldılar, büyük sıkıntılar yaşadılar. Ve sonunda, yabancı şirketlerin katil tohumlarına razı geldiler.
Bu katil tohumlar, Irak ve Afganistan’da olduğu gibi tarımı kuruttu. Tüketiciyi kanser etti ve etmeye devam ediyor. İş tohumla bitmiyor. Tohumu alan, tohumun ilaç ve gübresini de alıyor ve tabi topraklarımızda zehirleniyor.
Bugün dünyaya pazarlanan GDO’lu tohumların yüzde 90’ını Monsanto ve Cargill gibi ABD şirketleri üretiyor. (Sebze tohumunu başta İsrail olmak üzere, Hollanda ve İspanya’dan alıyoruz.)
ABD hastalıklı tohumlar ile kanser ediyor!
Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Tarım stratejiktir. Silahsız savaşabilirsiniz ama buğdaysız savaşamazsınız” sözü, ne kadar stratejik bir vurguydu. ABD, işgal ve terörle öldüremediklerini, hastalıklı tohumlarla kanser ediyor.
Ne yediğini bilmeyen Türk halkı, kanserin pençesinde… Bir sepet biber yese, yerel tohum ürünü biberin bir tanesine karşılık gelmiyor. Domates bir kasa yese, Anadolu’nun eğri büğrü görünümlü, harika tatlı bir domatesine denk gelmiyor..
“Üretim artışıyla açlık yok edecek” dendi; açlık sayısı her geçen gün artıyor! “Yüksek gelir sağlar” dediler; giderler arttı. GDO’lu tohumlar geleneksel tohumlardan pahalıdır. Örneğin, GDO’lu pamuk tohumunun fiyatı geleneksel pamuk tohumu fiyatının 6 katıdır. Hem hasta ediyor, hem sömürüyor, hem öldürüyor...
Türkiye'ye ne oluyor?
Afganistan ve Irak’ı anlarız da, Türkiye’ye ne oldu?
Arjantin’i soya cumhuriyeti yaptılar. Meksika ve Brezilya’yı da...
2004 yılında Arjantin’de 14 milyon hektar GD soya ektirdiler. Mısır ve Buğday ekimini on yıl bırakan Arjantin’i açlığa mahkum ettiler. Soya dışında bir şey üretemez oldular.
“Madencilik Yasası, “Petrol Yasası”, “Tohumculuk Yasası” gibi yasalarla, ülkeleri teslim aldılar. Maden ve petrollerine el koymakla kalmadı, topraklarını da zehirlediler.
Neden kanser oluyoruz, anladık mı acaba!
Denizli.net - Yusuf Karaca
Büyükşehir doğa ve çevreye sahip çıkıyor
Geçen yıl 5 bin kilogramın üzerinde atık pil toplayarak milyonlarca ton toprak ve suyun kirlenmesini engelleyen Denizli Büyükşehir Belediyesi, doğa ve çevreye sahip çıkmaya devam ediyor.

Denizli Büyükşehir Belediyesi, TAP işbirliğiyle merkez ve ilçelerdeki okullarda görev yapan öğretmenlere yönelik "Atık Pil Eğitim Semineri" düzenledi.
Çevre duyarlılığı konusunda yaptığı projelerle Türkiye'ye örnek olan Denizli Büyükşehir Belediyesi, TAP (Taşınabilir Pil Üreticileri ve İthalatçıları Derneği) işbirliğiyle merkez ve ilçelerdeki okullarda görev yapan öğretmenlere yönelik "Atık Pil Eğitim Semineri" düzenledi. Bir süre önce ilçelerde başlattığı eğitimleri tamamlayan Denizli Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi, merkezde ise son semineri Çatalçeşme Oda Tiyatrosu'nda gerçekleştirdi. Seminere, Denizli Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Gökoğlan, Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanı Naciye Kapukıran, TAP Proje Sorumlusu Diyem Özer ile eğitimciler katıldı. Genel Sekreter Yardımcısı Gökoğlan, seminerde yaptığı konuşmada, atık pillerin toplanmasının önemine değinerek, bugüne kadar konuyla ilgili toplumun birçok kesimine yönelik konferans ve eğitimler düzenlediklerini söyledi.
Hedef 6 bin kilogram atık pil
Gökoğlan, Denizli Büyükşehir Belediyesi'nin 2016 yılında Denizli’de toplam 5280 kilogram atık pil toplandığını ve 2017 yılındaki hedeflerinin 6000 kilogram olduğunu belirterek, "Çevre konusunda başarılı çalışmalarımız devam ediyor, bu konuda ödüller aldığımızı da biliyorsunuz. Bu konudaki bakış açımızı siz değerli eğitmenlerimizin sayesinde ilçelerdeki öğrencilerimize de yayacağız” dedi. Basit bir enerji kaynağı olan pil içindeki ağır metal atıklarının çevreye çok ciddi zararı olduğuna dikkati çeken Gökoğlan, “Atık pil hem kaynak sularımızı hem de topraklarımızı ciddi derecede kirletiyor. Sizlere dağıttığımız atık pil kutularını ve broşürleri okullarınıza yerleştirerek çevremizi kirleten bu materyalleri toplayabiliriz. Bu şekilde hep beraber çevre temizliğine katkıda bulunabiliriz. Ben sizlere hassasiyetiniz için teşekkür ediyorum" diye konuştu.
Pilleri sıcaktan uzak tutun
TAP Proje Sorumlusu Diyem Özer ise pillerin kullanımı ve çevreye zararları ile ilgili bir sunum yaptı. Özer, “Piller günlük hayatımızın kaçınılmaz bir parçasıdır. Hizmet ömrünü tamamladıktan sonra atarız. Ancak pillerin atık hale geldikten sonra da reaksiyonu devam eder. Sıcaklık pilin içindeki kimyasal reaksiyonu artırır. Bu nedenle pillerimizi sıcaktan uzak tutmalıyız. Hayatımızın vazgeçilmezi olan pillerin çevre felaketine sebep olmasını engellemek istiyorsak diğer atıklardan ayrı toplayıp pil toplama kutularına bırakmalıyız" dedi. Sunumun ardından seminere katılan eğitimcilere atık pil ile ilgili broşür, eğitim CD’leri ve atık pil toplama kutuları verildi.
Denizli.net
Şentop'dan Chp'ye "sistem" eleştirisi
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı İstanbul Milletvekili Mustafa Şentop’tan referandum öncesi ana muhalefete eleştirtiri geldi.

Şentop Cumhuriyet Halk Partisi’ne cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin kabul görmesinden bugüne kadar sistemle ilgili pek çok öneri getirdiklerini, ancak bu konuda hiçbir samimi yaklaşım göremediklerini söyledi.
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı İstanbul Milletvekili Mustafa Şentop, Denizli’de yapılan Ak Parti İl Danışma Kurulu toplantısı öncesinde Ekonomi Nihat Zeybekciile birlikte kameraların karşısındaydı.
Şentop’un eleştirilerinin hedefinde Cumhurbaşkanlığı sistemine “hayır” diyen Cumhuriyet Halk Partisi vardı.
“NET ÖNERİ SUNAMIYORLAR”
Türkiye’nin mevcut sistemle yoluna devam edemeyeceğini söyleyen Şentop, “aslında CHP de bu konuda bizimle aynı fikirde. Onlar da bu hükümet sisteminin sürdürülebilir olmadığını kabul ediyorlar. Ancak bu sistemin yerine ne geleceğini sorduğumuzda, bu konuda fikir istediğimizde, net bir öneri sunamıyorlar” dedi.
21 Ekim 2007 referandumuyla Türkiye’de Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesinin benimsendiğini hatırlatan Şentop, hali hazırda yürürlükte olan 82 Anayasası ile Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi ile,fiili olarak uygulanan yarı başkanlık sistemin birbiriyle örtüşmediğini, bunun için de değişikliğin şart olduğunu belirtti.
“NE ÖNERDİYSEK KABUL ETMEDİLER”
Şentop, “Cumhuriyet Halk Partisi de aslında işin böyle yürümediğini kabul ediyor. Ancak sistem bu olmasın diyorlar. Yerine ne gelecek diye sorduğumuzda ise getirdikleri tek öneri cumhurbaşkanlığı makamının sembolik olarak kalması” diye konuştu.
“SAMİMİYET SORUNU VAR”
TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı, geçmişte ana muhalefete bu konuda farklı önerilerde de bulunduklarını ancak bu önerilerin de kabul görmediğini hatırlattı.
“CHP’ye hangi hükümet sistemi kabul edilirse buna göre mutabakata varalım, özel düzenleme yapalım önerisi getirdik kabul görmedi. Siz kendi önerilerinizde kararlıysanız ikisini birden referanduma sunalım dedik istemediler. Zamanında Sayın Cumhurbaşkanımız da sadece üzerinde anlaşılan maddelerle referanduma gidilmesi ve benzeri önerilerde bulunmuştu, ona da yanaşmadılar” diyen Şentop, Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu konuda ciddi bir samimiyet sorunu olduğunu söyledi.
Denizli.net